Günümüzde, karşılaştığımız sağlık problemlerini, vücudumuzda yaşayan milyonlarca mikroorganizmanın oluşturduğu mikrobiyomdaki değişiklikler ile ilişkilendiren çok fazla yazı yazılmakta. Diş taşlarımızın ise bu denklemde ilginç bir yeri var.
Aklınızda bulundurmak isteyeceğiniz birkaç nokta ile başlayalım: Batılı, kozmopolit şehirlerde ikamet eden bireylerin vücudunda yaşayan bağırsak bakterisi nüfusunun, kırsal ortamlarda yaşayan insanlardakine kıyasla anormal derecede fazla olduğu, bilimsel araştırmalar ile ortaya koyulmuştur. Buna ek olarak, şehir hayatı süren bireylerin bağırsaklarında yerleşik olan bakteri popülasyonlarının, çok eskiden yaşamış olan insanlarda var olan iyi bakterileri çok daha iyi taklit ettiği de, yapılan son çalışmalarla gösterilmiştir.
Şimdi, muhtemelen nasıl olup da uzak akrabalarımızdaki bağırsak bakterilerini bilebildiğimizi merak ediyorsunuzdur. Bilimin ilerlemesiyle, binlerce yıl önce yaşamış olan insanların bağırsak bakterilerini analiz etmemize olanak tanıyan birçok teknik gelişmiştir. Kulağa çok hoş gelmese de, bakterilerin genetik kodları, coprolite denilen, fosilleşmiş insan dışkısından çözülebilmektedir. İlginç değil mi? Daha da ilginçleşecek…
Diş Taşlarının Bize Söyledikleri
İlkel insanların diş taşlarından, mikrobiyom analizleri yapılabilmektedir. Oklahoma Üniversitesi’nden yayımlanan “İlkel İnsan Mikrobiyomları” isimli bir çalışmada, araştırmacılar bunu mümkün kılan inanılmaz teknolojiyi anlatmışlardır. Daha da ileri giderek “normal” varsayılan mikrobiyomun nasıl belirlendiği sorusunu gündeme getirmişler, ve yeme alışkanlıklarındaki değişikliklerin bağırsak bakterilerini büyük ölçüde değiştirebildiğini aşağıdaki gibi ifade etmişlerdir:
“Sağlıklı ağız ve bağırsak mikrobiyomlarını tanımlayabilmek için oldukça fazla çaba gösterilmiş olmasına karşın Batılı olmayan, kırsal topluluklarda yapılan son araştırmalar, akıllarda şu an normal varsaydığımız mikrobiyomun modern Batılı yemek tarzına, hijyene ve antibiyotik kullanımına bağlı olup olmadığına dair ilgili birçok soru uyandırmıştır.”
Modernleşmenin Etkileri
Sanayileşme süreci, insanın doğal ortam ile etkileşimini azaltarak, gıda üretimi ile birlikte gıda ürünleri ile olan ilişkiyi de değiştirmiştir. Örneğin, gıdaların vücuda giriş noktası ve sindirildikleri ortamlar olan ağız ve bağırsağın mikrobiyomları, günümüzdeki küresel gıda zincirlerinde artık var olmayan çevresel ve zoonotik mikroorganizmalara maruz kalarak gelişmişlerdir. Ayrıca, gıdalar da avcı – toplayıcı atalarımız tarafından tüketilen yabani, doğal ürünlerden; süpermarketlerde satılan yüksek oranda işlenmiş, içeriğinde bolca yapay şeker, yağ, tuz, petrol esaslı renklendirici maddeler ve daha başka birçok yapay bileşen bulunanlara doğru değişim geçirmiştir.
Konuyu irdeleyenler, daha sonra bağırsak bakterilerinin sindirim, vitamin üretimi ve enerji çıkışı gibi insan fizyolojisinin çeşitli basamaklarında oynadıkları rol açısından da mikrobiyomdaki değişikliklerin etkilerini açıklamışlardır. Bu listeye ayrıca bağışıklık fonksiyonu ve iltihap mekanizması da eklenebilir.
Bunlar, düzgün işlediklerinde, sağlığa giden yolu açan temel süreçlerdir. Fakat bağırsak bakterilerindeki dengenin bozulması ile birlikte sağlığımız da tehdit altına girmektedir. Bağırsak bakterilerindeki değişimin kalp damar hastalıkları, tip 2 diabet, otizm, nörodejeneratif bozukluklar, duygu durum bozuklukları, iltihabi durumlar, oto immun rahatsızlıklar ve hatta kanser gibi durumlarla bağlantılı olabileceğini gösteren bu ilişkinin ortaya çıkması sonucu birçok çalışma başlamıştır.
Peki ya sonra ne olacak?
Bu yeni teknolojiyi kullanarak atalarımızın mikrobiyomlarını analiz edebilmek bize oldukça değerli bilgiler sunacaktır. Onlarca yıl geçmesine rağmen, genetik olarak çok az değişiklik gösterdik. Fakat insan vücudundaki genetik materyalin -anne ve babalarımızdan geçen 23000 gen dışında- %99’unun bakteri kaynaklı olması, bakterilerin kimliğimizin belirlenmesindeki rolünü yadsınamaz hale getirmektedir. Yemek tercihlerimiz, antibiyotik gibi ilaçlara maruz kalmamız gibi çevresel değişiklikler ile mikrobiyomumuzun sağlığını ve çeşitliliğini önemli ölçüde etkilemekteyiz.
Yazarlar şöyle diyor:
“Hiç şüphe yok ki modern dünyanın gerektirdiği davranışlar ve yeme alışkanlıkları insanların mikrobiyal ekolojilerini değiştirmektedir. Bu değişikliklerin bazıları faydalı olurken, bazıları da yıkıcıdır ve hatta gelişmiş ülkelerdeki hızla artan iltihabi hastalıkların arkasındaki itici güç olabilir. Antibiyotik kullanımı gibi yaygın tıbbi müdahaleler, dünyadaki bulaşıcı hastalık yükünü çarpıcı bir şekilde azaltmıştır. Ancak, sadece zararlı bakterileri hedef alan bir ajan olmaktansa bu tip tedaviler kitlesel mikrobiyal bozulmaya sebep olabilirler.”
Açıkçası, geçmişte yaşanan önemli teknolojik olaylar ve göçler günlük sağlığımızı etkilemekten çok, kim olduğumuz üzerinde büyük bir etkiye sahiptirler. Fakat araştırmacılar, Oklohama Üniversitesi’ndeki grup gibi, bu tip olaylara şimdi de mikrobiyom açısından bakmaktadırlar.
Yazarlar cümlelerini şöyle sonlandırmışlardır:
“Şimdiki amacımız, insan tarihindeki ve tarih öncesi dönemlerdeki bu çok önemli anların, mikroorganizmalarla olan ilişkilerimizin değiştiğini yansıtıp yansıtmadığını ve bunu nasıl yaptığını ortaya çıkarmaktır. Ne tesadüf ki, diş taşları gibi parçalar dünya çapında farklı dağılımlarla zaman içerisinde iyi korunabilmekte ve neredeyse iskeletin kendisi kadar yaygın bulunabilmektedirler. Elimizde mevcut olan eski insan mikrobiyomları hakkındaki bilgiler, insan biyolojisi ve evrimi hakkında eksiksiz bir tablo çizmemizi sağlamaktadırlar. Eski insan mikrobiyom araştırmalarının geleceği gerçekten çok parlak.”
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
- Yaşlandıkça Edinmeniz Gereken 8 Ağız Sağlığı Alışkanlığı
- Çayın Sebep Olduğu Diş Lekelenmesini Süt ile Azaltın
- Ağız ve Diş Sağlığı
- Ebeveynlerin Çocuklarının Dişleri Konusunda Yaptığı 7 Hata
- Çocuğunuzun Dişlerini Fırçalaması İçin 8 Tüyo
- Çocuklarınıza Diş Fırçalamayı Sevdirecek “Sihirli” Kelimeler!
- 9 Adımda Ağız Kokusunu ve Diş Çürüklerini Engelleyin
- Dental Florozis Nedir?
- Flor Tedavileri ve Ek Flor Tabletleri