2014 Wellcome Trust bilimsel yazı ödülünün kazanan makalesi, gülümsemeyle ilgili araştırmalardan bahsediyor. Örneğin gülümsemek bizi nasıl daha iyi hissettiriyor, nasıl bir gülümseme sahte olabiliyor ya da neden fotoğraf çektirirken “cheeks” değil de “cheese” diyoruz… Kısacası gülümseme, başta kulağa basit gelse de aslında üzerine düşünmeye değer bir kavram…
Komedyen Phyllis Diller, bir zamanlar gülümsemeyi “her şeyi düzelten eğri” olarak tanımlamıştı. Ve evet, gülümsemenin büyüleyici, güvenilir ve yatıştıran bir şey olduğu doğrudur- ama bu bazen yanıltıcı da olabilir. Biraz daha derine indiğinizde daha az iyimser olan tarafı da anlayacaksınız. Çünkü bazen gülümseme görebileceğiniz en sahte şeylerden biri de olabilir.
Duchanne Gülüşü ve Gülümsemede “Samimiyet” Kavramı…
Ne düşündüğünüzü biliyorum: Hepimiz dostlarımıza kulak vermek ve gereksiz tartışmalardan kaçınmak için bazen sahte bir gülümseme kullanıyoruz. Öte yandan, gerçek mutluluğun yansıması olan gerçek gülümseme ise farklı bir şeydir. Psikologlar, Fransız nörolog Guillaume Duchenne’dan sonra bu gülümsemeye onun adını verdiler. Yanaklardaki ve gözlerin etrafındaki kasları da kullanarak gülmek olarak tanımlanan “Duchenne Gülümsemesi”, uzun zamandır samimi mutluluğun/memnuniyetin eşsiz bir işareti olarak görülür. Ya da en azından 2013 yılına kadar bu böyleydi… Sonra Boston Northeastern Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı bu büyüyü bozdu.
Sarah Gunnery ve meslektaşları, bir grup gönüllünün fotoğraflarda gülümsemesini ve değerlendirmek için başka bir gönüllü grubunu taklit etmelerini istedi. Fotoğrafların bir kısmındakilerde sadece ağız gülümsemesi vardı, diğerleri ise ağız ve göz kaslarını birlikte kullanarak Duchenne gülümsemesi yapıyordu. Şaşırtıcı bir şekilde, bireylerin üçte ikisi, bir Duchenne gülüşünü taklit edebildi. Bu, bu kişilerin günlük yaşamlarında da sahte ifadeler kullanabileceğini, başka bir deyişle “gerçek gülümseme” kabul edilen Duchenne gülümsemesinin bile ikna edici bir şekilde taklit edilebileceğini gösteriyordu.
Peki sahte gülümseme konusunda neden bu kadar iyiyiz? Cevaba göre bunda iyi olmamız tamamen kötü değil- bazı araştırmalar bu şekilde aslında kendinizi daha iyi bir ruh haline sokabileceğinizi gösteriyor. Almanya’daki Mannheim Üniversitesi’nden Fritz Strack ve meslektaşları, gönüllülerden ağızlarıyla bir kalem tutmalarını istedi. Bazılarından kalemleri dişleriyle tutmaları istendi ve bu, kişilerde farkına varmadan bir gülümseme etkisi yarattı. Diğerleri ise kalemin ucunu dudaklarıyla tuttular ve gülümseme ile alakası olmayan bir çeşit somurtma ifadesine sahip oldular.
Ağızlarında kalem olan gönüllülerden, Gary Larson’un “Far Side” çizgi filmlerinin bazılarının ne kadar eğlenceli olduğunu derecelendirmeleri istendi. Şaşırtıcı bir şekilde, kalemi dudaklarında tutanlarla karşılaştırıldığında dişleri ile tutanlar(gülümser gibi duranlar) çizgi filmleri daha komik buldular. Bu, gülümsemenin yalnızca hali hazırda hissettiğimiz duygu durumunun dışsal bir işareti olarak görüldüğü her zamanki anlayışın aksine, aslında ruh halimizi değiştirebileceğini de gösteriyordu.
Bu fikri bir adım daha ileri götüren Kansas Üniversitesi’nden Tara Kraft ve Sarah Pressman, gönüllülerin kalemin bir ucunu dudaklarını kapatmayacak, yani dudakları ile dişleri standart bir gülümseme içinde gösterecek şekilde ısırmalarını, veya Duchenne denen gülümsemeyi üretmek için çubuk uzunluğu boyunca ısırmalarını istediler. Gönüllüler daha sonra bir ellerini bir dakika buzlu suda tutarak soğuğu hissetmeye başladılar.
Burada temel nokta, gülümsemenin soğuğun vücutta yarattığı stresi nasıl etkileyeceğiydi. Bu araştırma gösterdi ki, Duchenne gülümsemesiyle stres, normal gülümsemeye kıyasla daha hızlı azaldı. Yani, sahte ya da gerçek nasıl bir duygu durumuyla yapıldığından bağımsız olarak, bir Duchenne gülümsemesi stresle savaşmaya yardımcı olabiliyor.
Ancak, özellikle neşeli olmadığımızda gülümsememizin avantajlı olduğu durumlar olsa da, madalyonun bir de görünmeyen yüzü var. Illinois ve California üniversitelerinden araştırmacılar, profesyonel dövüşçülerin yüz yüze görüşme sırasında gülümsemelerine bağlı olarak, kazananın kim olacağının tahmin edilip edilemeyeceğini merak ettiler. Michael Kraus ve Tey-Way Chen, 152 Ultimate Fighting Championship sporcularının yüzleşme fotoğraflarını elde etti ve gülümsemelerine yoğunlaştılar. Dikkat çekici bir şekilde, kazanan dövüşçüler, kaybedenlere karşı yüz ifadelerinde daha az yoğun gülümsemeler sergilemişlerdi. Ve hatta nakavt ile kazanan dövüşçüler, yoğunluğu en az gülümsemelere sahipti.
Fiziksel baskınlığın önemli olduğu bir bağlamda, gülümseme, bu nedenle yatıştırma ve bağımlılık işareti olabilir. Gülümseyen dövüşçüler, kendi zayıflık duyguları hakkında istemsiz olarak bilgi sızdırıyordu, bu yüzden rakiplerine psikolojik bir avantaj kazandırıyorlardı. Bu mesaj, duygusal durumunuzu kontrol altına almanın ve hissedilmediği yerde bile hakimiyet sergilemenin, rekabetçi ortamlarda iyi bir strateji olabileceğini gösteriyor.