Bu makale, Root Cause isimli belgeselin incelemesinin yapıldığı bir yazı dizisinin ikinci bölümüdür. İlk yazıyı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
Kim diş hekimliği üzerine bir film izlemek istemez ki ? Sonuçta sinemada sıkça işlenen bir konu değil. Bununla birlikte, kanal tedavisinin ciddi zararları olduğunu ileri süren Root Cause isimli belgesel, ortaya koyduğu bilimsel olmaktan uzak iddialar ile geçen yazımda da bahsettiğim gibi hem hastalar arasında, hem de diş hekimleri camiasında büyük bir kargaşa yarattı. Amerikan Diş Hekimliği Birliği(ADA – American Dental Association), Amerikan Endodontistler Birliği(AAE – American Association of Endodontists) ve Amerikan Diş Araştırmaları Birliği (AADR – The American Association for Dental Research) gibi kuruluşlar tarafından medya şirketlerine yapılan uyarılardan sonra, Netflix sonunda bu filmi kaldırmaya karar verdi.
Film Netflix’ten kaldırılmış olsa da, bu artık izlenemeyeceği ya da daha fazla tartışmaya yol açmayacağı anlamına gelmiyor. Bu yüzden bu yazıda, film ve ortaya attığı iddialar hakkındaki profesyonel görüşlere yer vereceğim.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, kanal tedavisi, bu tedaviyi görmüş hastaların birçoğu için faydalı olmuştur. Bunu söylemeliyim çünkü eğer kanal tedavisine ihtiyacınız varsa, bir filmin uyandırdığı korkuyla buna engel olmaması gerektiğini düşünüyorum.
Filmde, isimlerinin arkasında birçok önemli unvan bulunan uzmanlarla röportajlar yapılıyor. Bu uzmanların unvanları, film ilerledikçe daha şaşırtıcı hale gelen iddiaların güvenilir gözükmesini sağlıyor. Örneğin, Dr. Dawn Ewing, kök kanalı ve meme kanserini şok edici bir şekilde birbirine bağlıyor. Ona göre meme kanseri hastalarının %97’sinde kanserli memeyle aynı tarafta kök kanalları var. Dr. Minkoff ise, temel olarak hastalarda sıkça kanal tedavilerinden kaynaklanan kronik ve sistematik hastalıklar görüldüğü konusu üstünde duruyor. Gerçekten şaşırtıcı değil mi?
Bunlar gibi şaşırtıcı ve inanması güç iddiaların yanı sıra, filmde doğru olan şeyler de var… Öncelikle onlara bir değinelim.
Birincisi, ağız sağlığıyla vücut sağlığı arasında gerçekten büyük bir bağlantı var. Ağız ve vücuttan asla kesişmeyen iki ayrı bölüm gibi bahsedemeyiz. Ben bunu ağız-vücut bağlantısı olarak adlandırıyorum. Bunun en net kanıtı, diş eti hastalıkları ve diyabet gibi hastalıklar arasındaki bağlantıdır. Bu ikisi arasında kesinlikle bir korelasyon söz konusu.
Peki kök kanal tedavisinin riskleri tam olarak nelerdir? En sık görülen tehlike, kanal tedavisi uygulanmış diş içinde apse veya kist oluşmasıdır. Bu, diş boyunca uzanan yatay tübüller içinde büyüyen bakterilerin dokuya zarar vermesi durumunda gerçekleşir. Bu bakteriler gerçekten bazı belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir, hatta kan dolaşımınıza karışabilirler. Ancak bu nadir görülen bir durum değildir. Bir enfeksiyona ve devamında ağrı çekmenize neden olur. Diş hekiminizi yaptırdığınız kanal tedavisini araştırmaya yönlendirecek bir ağrı olmaması düşük bir ihtimaldir.
Şimdi “belgesel”deki iddialara ve gerçeklik paylarına bakalım…
Root Cause Filmindeki İddialar ve Gerçekler
İddia: “Meme kanseri olan kadınların %97’sinde kanserli memenin olduğu tarafta kanal tedavisi uygulanmış bir diş var.”
Doğrusu: Bu teoriyi destekleyen bilimsel hiçbir kanıt yoktur. Meme kanseriyle ilgili yapılmış birçok istatistiksel inceleme olmasına rağmen, böyle bir istatistik asla ortaya çıkmamıştır. Aslında, kanserin kanal tedavisi yapılmış dişle “aynı tarafta” olduğu fikri kanıtlanmış bir bilimsel gerçekten ziyade, meridyen sistem öncülüne dayanmaktadır.
Geleneksel Çin tıbbının bazı faydaları olduğunu kabul etmemize rağmen, bu sistemin Root Cause filminde sunulduğu şekilde kesin bir kanıtı yoktur. Kanal tedavisi olan ve kanserden ölenleri içeren istatistiklerle ilgili çok fazla sansasyon oluştu. Evet, kanser yüzünden ölen birçok kişinin kanal tedavisi yaptırdığı doğru. Fakat, genel olarak birçok insanın kanal tedavisi yaptırmak durumunda kaldığı da doğru. Her yıl 15 milyondan fazla diş için kanal tedavisi uygulanır. Bir yılda iki milyondan daha az kanser vakıası teşhis edildiğini ve her yıl 600.000’den fazla insanın kanserden öldüğünü düşünürsek, aynı kişilerde kanser ve kanal tedavisinin birlikte var olması şaşırtıcı değildir. Fakat bu nedenselliğin, ikisi arasındaki ilişkinin kanıtı olamaz.
İddia: “Kalp krizinin bir numaralı nedeni kanal tedavisidir.”
Doğrusu: Bu iddiayı kanıtlayacak hiçbir bilimsel veri yoktur. Diş hekimliği işlemleri sırasında kana bulaşan bakteriler ile endokardit arasında nadir görülse de gerçek bir bağlantı vardır. Bu durum infektif endokardit olarak adlandırılır ve kalp hastalığı olan kişilerde daha yaygındır. Bakteriler ölü kalp dokusuna yerleştiğinde ve enfeksiyona neden olduğunda meydana gelen bir durumdur. İlginç fakat bu durum kanal tedavisinden daha çok diş tartar temizliği sırasında yaşanır(yine de son derece nadir görülür). Bu nedenle, kalp hastalığı olan hastalarda diş taşı temizliği yapılmadan önce penisilinle önlem olarak premedikasyon yapılmasını öneriyorum.
İddia: “Kronik bir hastalığı olan kişilerin vücutlarındaki en büyük toksik etkiyi kanal tedavisi uygulanmış diş gösterir.”
Doğrusu: Başarısız bir kanal tedavisi işleminin az da olsa bazı hastalarda sistemsel enfeksiyona yol açabildiği doğrudur. Fakat, kronik bir hastalığı olan herkesin(veya çoğunun), kanallı bir diş nedeniyle hastalandığına veya kanallı dişi olan herkesin(veya çoğu kişinin) kronik olarak hastalanacağına inanmamızı gerektirecek hiçbir neden yoktur.
Aslında, ağız ve vücut arasında bir bağlantı söz konusu olduğunda, kanal tedavisinden çok, diş eti hastalığının diyabetle(şeker hastalığı) olan ilişkisi hakkında konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Toksik bir ağız, vücudun geri kalanı için tabii ki toksik olabilir. Ancak diş eti hastalığının kronik hastalıklarla bağlantısının daha olağan olduğuna dair daha çok bilinen kanıt vardır.
İddia: “Kanal tedavisi, ölümcül derecede sorunlu bir işlemdir.”
Doğrusu: Kanal tedavisi ölümcül şekilde sorunluysa, neden kanal tedavisi görmüş kişilerin büyük çoğunluğu hayatlarına üretken ve sağlıklı bir şekilde devam ediyorlar? Öte yandan, daha fazla diş çektiren hastaların birçok hastalığa yakalanma risklerinin yüksek olduğuna dair veriler var ve bu hastalıkların içinde kanser ve kalp hastalıkları da bulunuyor.
İddia: “Zengin insanlar çürümüş dişlerini çektirmek istemiyorlardı. Çünkü bu onları fakir gösterirdi. Bu yüzden kısmen kanal tedavisi icat edildi ve üzerine altından bir kuron kaplatarak doğal dişleriyle devam edebildiler.”
Doğrusu: Kanal tedavisi üç sorunu çözmek için icat edildi:
1)Dişte çürüğün neden olduğu ağrıyı gidermek,
2)Dişteki hastalıklı bölümü çıkarmak,
3) Mevcut dişleri çekmek yerine onları muhafaza etmek. Kısacası Root Cause filmindeki bu iddia bir bakımdan doğru olabilir ancak kanal tedavisi aynı zamanda ağrıyı önlemek için de tasarlanmış bir işlemdi. Kanal tedavisi gören hastalar bunu estetik kaygılar sebebiyle tercih etmiyorlar. Diğer seçenekler protez ya da köprü olacaktır. Bu seçeneklerin her ikisi de kanal tedavisine göre bilimsel olarak daha problemlidir.
İddia: “Kronik dejeneratif hastalıkların büyük çoğunluğu ağızdaki problemlerle başlar(enfeksiyonlar – toksinler). İnsanların %80 – 90’ı en azından kısmen enfekte olmuş bir diş yüzünden hastalanır. Dejeneratif hastalıklarınızın tedavi edilebilmesini istiyorsanız, çözümü burada aramalısınız.”
Doğrusu: Yıllardır, ağız ve vücut sağlığı arasındaki bağlantının, doktorların bildiğinden çok daha fazla olduğundan bahsediyoruz. Ağızda olan her şey vücudu da etkiler. Dejeneratif bir hastalığınız varsa, mümkün olan en iyi sonuçları alabilmek için oral enfeksiyon ve hastalıkları tedavi ettirmeniz gerektirdiği kesinlikle doğrudur. Burada doğru olmadığını düşündüğüm kısım ise verilen istatistiksel oran. Çok sansasyonel bir sayı olan %80 – 90’ı destekleyen herhangi bir kanıt yoktur.
İddia: “Kanal tedavisi dışında, vücutta hiçbir yerde ölü doku kalmaz.”
Doğrusu: Evet, bu doğru. Örneğin ayağınızda kangren varsa kesmeniz gerekir. Fakat aynı şey dişler için geçerli değildir. Çünkü kanal tedavisinde hala yaşayan dokular temizlenir. Geride kalansa, canlı olmayan, kireçlenmiş bir diş yapısıdır. Geride kalan dişte remineralizasyon yaşanabilir ve normal bir dişte olduğu şekilde çürüyebilir.
Yine de, ayakla diş arasında yapılan bu karşılaştırma yanıltıcıdır. Çünkü kangren ayak nekroz yaşamaya devam eder ve vakıaların %100’ünde enfeksiyon yayılmaya devam eder. Öte yandan, kanal tedavisi görmüş bir diş ancak beslenme şeklinizdeki ya da ağız hijyeninizdeki problemler yüzünden canlı dişlerde de çürümeye yol açarsa o da çürümeye maruz kalabilir. Ayrıca kanal tedavisi görmüş dişlerin sadece küçük bir kısmı sonrasında tedavi edilmesi gereken lezyonlara veya kistlere neden olur. Vücutta kalsifiye bir dişin içinden daha iyi kapsüllenmiş bir bölüm yoktur. Bir dişle kangren bir ayağın anatomisi aynı değildir. Bu yüzden karşılaştırma işe yaramaz.
İddia: “Diş hekimleri, hastanın ölmesi söz konusu olsa bile, bir dişi kurtarmak için ellerinden geleni yaparlar.”
Doğrusu: Diş hekimliği gibi saygın bir meslek hakkında bu tür bir iddiada bulunmak tamamen saçmalıktır. Bu duygusal ve tamamen temelsiz bir ifadedir. Diş hekimleri, hastalarına en iyi şekilde hizmet verebilmek için beş yıl boyunca eğitim gördükten sonra bile çeşitli eğitimler almaya devam etmektedirler. Tabii ki kimse mükemmel değildir. Diş hekimlerinin hastalara zarar vermeye istekli olduğu iddiası gerçekten mantık dışıdır! Bu iddia açıkça insanları gereksiz yere korkutmaya yöneliktir..
İddia: “Kanal tedavisi uykusuzluk, yorgunluk, stres, endişe, depresyon, kanser ve kalp hastalıkları dahil(ancak bunlarla sınırlı değildir) sistemsel bir çok soruna neden olur.”
Doğrusu: Bir insanın bu semptomları yaşamasının birçok nedeni vardır ve bunların bazıları gerçekten de ağız sağlığıyla bağlantılıdır. Örneğin; uyku apnesi, TMJ (çene eklemi hastalıkları), diş gıcırdatma(bruksizm) ve ağızdan solunum, bu semptomların birçoğunu etkileyebilir. Bunların doğru şekilde uygulanmış kanal tedavisinden kaynaklandığını düşünmek için hiçbir neden yoktur.
Benim bu filmde aklıma takılan en büyük soru, yapımcısının yumruk yemesiyle yaşadığı sarsıntının bağlantısı. Neden buna daha fazla odaklanılmadı? Beyin sarsıntısı gerçekten yukarıda bahsettiğim koşulların çoğuna sebep olabilir. Daha önce belirtildiği gibi, aslında kalp hastalığı risk oranıyla çekilen diş sayısı arasında ters bir orantı vardır.
İddia: “Araştırmacılar, kanal tedavili dişlerde bulunan, doğadaki her şeyden daha tehlikeli olan biyotoksinleri inceleyecekler.”
Doğrusu: Kanal tedavisi görmüş herhangi bir dişin içinde az miktarda bakteri kalır. Bunların superbug denilen bakterilerden ya da ağzımızda bulunan normal bakteri türlerinden farklı olduğunu gösteren yayınlanmış bir kanıt yoktur. Endodontistler ve diş hekimleri, kanal tedavisi uygulamasından önce kullanacakları aletleri sterilize ederler. Bu nedenle benzeri çevresel toksinlerin kanal tedavisi uygulanacak dişe girme riski işlem doğru yapıldığında yoktur.
İddia: “Doktorlar, diş problemlerinden kaynaklanabilecek bedensel konulara dikkat etmiyorlar.”
Doğrusu: Root Cause bu konuda gerçekten haklı. Kötü uygulanmış bir kanal tedavisi sonucu oluşmuş oral enfeksiyon varsa, birçok doktorun tanı koyarken bunu göz önünde bulundurmadığı doğru bir tespit. Aynı durum ağızdaki diğer sorunların neden olduğu diş eti hastalığı veya diş apsesi için de geçerlidir. İyi haber şu ki, çoğu hasta oral enfeksiyon geçirdiğinin farkında oluyor ve tedavi için bir diş hekimini ziyaret ediyor. Root Cause filminin ima ettiğinin aksine, başarısız kanal tedavisiyle bağlantılı enfeksiyonu olan hastaların çoğunda ağır semptomlar görülür. Bu yüzden, endodontik bir lezyonun veya apsenin ihmal edilmesi çok mümkün değildir.
İddia: “Vücudun geri kalan kısmı üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olmadıkça her türlü prosedür uygulanabilirmiş gibi, diş hekimliği okullarında da ağza bir model gibi bakıyor.”
Doğrusu: Bu yanlış ifade, diş hekimliğine hakarettir. Bu tür geniş kapsamlı genellemeler, Root Cause filminde tartışılanlar gibi yaşam – ölümle ilgili konular üzerindeki bir tartışmaya yardımcı olmaz. Diş hekimliği okullarının öğretim programında, diş hekimliği öğrencilerine, ağız ve diş sağlığının vücudun geri kalan kısmını nasıl etkilediği hakkında pek çok şey öğretiliyor. Ayrıca, diş hekimliği okullarının gerekli akreditasyonu, eğitim standartlarının Türkiye’ye uygun olduğu anlamına gelir; bu nedenle, diş hekimlerine ne öğretildiği konusunda düşünmek yersizdir.