Vücudumuzda yalnızca dört hücreden biri insansı! Bu söylem tam bir bilim kurgu hikayesi başlangıcına benziyor, ama aslında gerçek bu.
Vücudumuz bütünüyle mikrobiyolojik flora olarak adlandırılan 100 trilyon (10×1012) mikro-organizma ve bir katrilyon (1015) virusten meydana geliyor.
Yararlı veya nötr bakterilere “ortak yaşayan” veya iyi huylu, zararlılara ise “patojenik” veya kötü huylu adı veriliyor. Biz bu iyi huylu bakterilere ihtiyaç duyuyoruz. Onların faydalarını göz ardı etmememiz gerekiyor, çünkü onlar olmadan hayatımızı sürdüremeyiz.
Kabaca söylemek gerekirse mikrobiyal floramızınn bir çok değişik yararı bulunmaktadır. Kendi kendimize sindiremediğimiz bazı yiyecekleri onlar sindiriyor ve gastro-intestinal kanalda K ve B gibi vitaminleri sentez yoluyla oluşturuyorlar. Buna rağmen en önemli iki özellikleri şunlardır:
- Mikrobiyal Flora vücut yüzeylerinde (deri ve mukus tabakası gibi) bir koruma kalkanı oluşturur. Bu kalkan bizi patojenik bakterilerden korur.
- Mikrobiyota bağışıklık sistemimizin hayatımız boyunca gelişmesinde ve bakımında çok önemli bir rol oynuyor.
Herkesin bildiği gibi, insan hücreleri değişik görevler ve özelliklere sahip farklı yapılardan oluşmaktadır. Vücudumuzda bulunan biofilm adındaki karmaşık yapıdan ancak yakın zamanlarda yapılan araştırmalar sonucunda haberdar olabildik. Onların da özelleşmiş görevleri bulunmakta ve birbirlerine destek olan bir yapıya sahipler. Örnek olarak, anaerobik bakteriler çevrelerinde aerobik bakterilerle çevrili bir katmanın merkezinde bulunuyorlar.
Dengeye Karşı Dengesizlik
Homeostazi (Denge hali) bu durumda mükemmel bir mikrobiyolojik dengeyi ifade ediyor. Bu durumun tam tersine ise disbiosis (disbiyoz), ya da dengesizlik hali, deniliyor. Disbiyoz durumu bölgesel veya sistemsel hastalıklara neden olabiliyor.
Sistemsel hastalıklar bağışıklık sistemi ile mikrobiyal flora arasındaki dengesizlik hali yüzünden oluşuyor olabilir. Bu dengesizlik hali ise ya bağışıklık sistemindeki ya da mikrobiyotada gerçekleşen etkileşimden kaynaklanabilir.
Bağışıklık sistemimiz sigara, yetersiz beslenme, hareketsizlik, ilaçlar, hastalıklar, stres, uyku düzensizliği ve fazla kilolar gibi nedenlerle kötü etkilenmektedir. Mikrobiyal denge sigara, yüksek miktarda şeker alımı, ilaçlar, hastalıklar ve yiyeceklerde bulunan kimyasallar (antibiyotikler ve koruyucu maddeler gibi) dolayısıyla negatif etkilenmektedir. Disbiosis (disbiyoz) üzerinde pozitif bir etki yaratmak için probiyotik özelliğe sahip lifli yiyecekler yiyebilirsiniz. Bunun dışında probiyotik yiyecek destekleri de (tabletler, kapsüller veya pastiller) kullanabilirsiniz. Probiyotik yiyeceklere örnek olarak organik pastorize edilmemiş yoğurt veya fermente edilmiş sebzeleri verebiliriz.
Vücudumuzdaki dengesizlikten doğan hastalıklara yaşam tarzı hastalıkları da diyebiliriz. Örnek olarak, kardiyovasküler problemler, diyabet, yüksek kolestrol, yüksel kan basıncı gibi semptomları verebiliriz. Aynı zamanda periodontolojik diş eti hastalıkları gibi kronik hastalıklar, astım, Crohn hastlağı gibi gastro-intestinal hastalıklar, spastik kolon ve eklem iltihabı gibi bağışıklık hastalıkları da bu dengesizlikten kaynaklanmaktadır.
Yiyip İçtikleriniz Sağlığınız Üzerinde İki Kat Etkilidir!
Herkes besin değeri yüksek yiyecekler, vitaminler, mineraller ve antioksidanların vücudumuza ne kadar yararlı olduğunu bilir. Buna ek olarak, yediğimiz yiyeceklerin aynı zamanda vücudumuzdaki bakteriler üzerinde de pozitif bir etkisi vardır. Örnek vermek gerekirse, yüksek miktarda şeker alımı glikoz metabolizmanızı zorlayacak ve aynı zamanda ağız boşluğunuz ve gastro-intestinal kanalınızdaki kötü huylu bakterilerin büyümesini tetikleyecektir. Oysa ki probiyotik besin destekleri ve lifli yiyecekler iyi huylu bakterilerin büyümesine yardımcı olmaktadır.
Ağız Boşluğu Problemleri: Neden Özellikle Bu Konuya Odaklanmalıyız?
Ağız boşluğundaki bakteri dengesine dikkat etmemizi gerektirecek bir çok önemli neden vardır. Her şeyden önce ağız boşluğu gastro-intestinal kanala açılan, yediğimiz büyün yiyeceklerin ve bakterilerin ilk doğal geçiş yoludur. Ağız boşluğumuz binlerce farklı tür bakteriye ev sahipliği yapmaktadır ve en küçük alanda en değişik türün bir arada bulunduğu vücudumuzdaki tek yerdir. Dişlerimiz de vücut yüzeyinde sürekli yinelenen hücrelere sahip olmayan tek yerdir. Bu durum, yüzeyde biyofilm tabakasının büyümesi için benzersiz bir potansiyel oluşturur, özellikle dişler ve diş eti arasındaki sınırda.
Ağız boşluğundaki mikrobiyal dengeye odaklanmanızı sağlayacak bir diğer faktör ise dengenin sağlanıp sağlanmadığını anlamanızın oldukça kolay olmasıdır. Bu oldukça mantıklıdır çünkü, ağız boşluğunda disbiyoz varsa aynı şekilde gastro-intestinal kanalda da bulunma olasılığı yüksektir. Buna rağmen, ağız boşluğundaki sağlıklı bir mikrobiyota tabakası gastro-intestinal kanalda hiç sorun olmadığı anlamına gelmez. Kliniksel olarak değerlendirilriğinde ise hastaların ağız boşluğuna iyi gelecek probiyotikler almasının, gastro-intestinal kanalda olumlu etkilere neden olduğu görülmüştür.
Son olarak, bağırsaklarınızdaki bakteriyel dengeyi prebiyotik yiyecekler veya besin destekleriyle iyileştirebilirsiniz. Bu durum ağız boşluğunuzdaki bakteriler için ise malesef geçerli değildir. Probiyotik yiyecekler ve besin destekleri bu işe daha uygundur.
İyi Huylu Bakteriler İçin Besin Destekleri: Probiyotikler
Genetik olarak evrildiğimiz bir yeme düzenine neredeyse hiç kimse uyamaz. Günümüz yiyeceklerinin içinde gereğinden fazla şeker ve nişasta içerir. Şekerlemelerden ve gazlı içeceklerden uzak dursanız bile, tadını iyileştirme adına fazladan şeker konulmuş işlenmiş gıdalardan da uzak durmanız gerekir. Bunlara ek olarak gazete makalelerinde yazıldığı üzere, koruyucu malzemeleri, az miktardaki ilaç ve haşere kimyasallarını da katın. Bu nedenlerden dolayı çoğu insan sağlıklı bir bakteriyel dengeye sahip olmak için probiyotik desteklerinden faydalanmalıdır.
Probiyotikler Nasıl Çalışır?
Probiyotiklerin en az üç tane çok önemli özelliği bulunmaktadır. İlk olarak, mukoza tabakamızı kaplayarak dışarıdan gelebilecek mikro organizmalara karşı ilk defans hattını oluştururlar. Biyofilmde yer kaplayıp besin harcadığından, pasif olarak, kötü huylu bakteriler için daha az besin ve daha az alan kalmasını sağlar. Aktif olarak ise kötü huylu bakterilere karşı özelleşmiş, aynı zamanda özelleşmemiş, toksinler üreterek koruma sağlarlar. İyi huylu bakterilerin en önemli görevi ise bağışıklık sistemimizi sürekli iyileştirmesi ve düzenli olarak stimule etmesidir.
Tek başına beslenmemiz ağzımızdaki biyofilm tabakasının olumlu değişimi için yeterli olmayabilir. Bunun için mevcut diş ve diş eti problemlerimiz varsa bunların çözülmesi gerekir. Düzenli olarak yılda 2 defa diş hekimini ziyaret etmek ve yapılan rutin temizlikler ağzımızdaki biyofilm tabakasını olumlu etkiler ayrıca günlük kullanılacak olan ağız duşu da ağız florasındaki bakteriler arasında faydalı olanların artması şeklinde yardımcı olur.
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
- Yaşlandıkça Edinmeniz Gereken 8 Ağız Sağlığı Alışkanlığı
- Çayın Sebep Olduğu Diş Lekelenmesini Süt ile Azaltın
- Ağız ve Diş Sağlığı
- Ebeveynlerin Çocuklarının Dişleri Konusunda Yaptığı 7 Hata
- Çocuğunuzun Dişlerini Fırçalaması İçin 8 Tüyo
- Çocuklarınıza Diş Fırçalamayı Sevdirecek “Sihirli” Kelimeler!
- 9 Adımda Ağız Kokusunu ve Diş Çürüklerini Engelleyin